UMUT..

Güne çok yorgun başladım bugün... Uyandığımda her yerim ağrıyordu,halsiz hissediyordum kendimi,hemen koşarak aynaya baktım yüzüm yine solgundu.Annemin yanına koştum,korkup,ürkmüştüm annem gibi... Hastahaneye gittik,raporlar,koşuşturmalar,tahliller... sadece sıkıcı uğraşlar.Eve döndüğümüzde o yorgunlukla kendimi hemen yatağa attım.Annem yanıma gelip,saçlarımı okşadı.Arada öpüp,kokluyordu iç çeke çeke,içinide döküyordu sessiz hışkırıklarla,yanağıma düşmese bir iki damla farkında olmayacaktım.Düşünceler yığını dahada yorgun yapmıştı beni.Çıkış aramaktan,koşmaktan yorulmuştum.Düşüncelerle uyuyakaldım...
Erken uyanmıştım ve güneş bir başka parlıyordu bugün.Güzel bir kahvaltının ardından hastane yolunu tuttuk.Doktorun odasına gidip raporlar hakkında konuşmaya başladık.Biraz suratını buruşturarak ' İsterseniz siz dışarada bekleyin' dedi bana dönerek.' 21 yaşındayım ben,hatırlatayım size...'dedim umarsız tavırla.-Peki dedi doktor ve söze girdi.' Raporlar pek iç açıcı değil.Hemen tedaviye başlamamız lazım,hiç vakit kaybetmeden...'diye bitirdi sözünü.
-Nerden çıktı şimdi bu ? Hastalığım nedir ?
-Lösemi...

'Lösemi,lösemi,lösemiii...' aklımda doktorun sesi çınlıyordu,dün ağırlaşmıştı bu sefer.Bu sefer gerçekten ağır olmuştu.Ağlayamıyordum,konuşamıyordum,bağıramıyordum... Karşımda annem sessiz çığlıklarla feryat ediyordu,ağırlığın baskısıyla ağır ağır çıktım odadan.Hastane bahçesinde,bir banka kendimi zorla attım.Ne yapabilirdim bu saatten sonra?'Allah'tan gelen derdin dermanı olur' dedim kendi kendime,umut en iyi yoldu...
Annem geldi yanıma bir kaç dakka sonra,tedavi,kemoterapi gibi bişilerden bahsetti ama umrumda değildi.Ben hasta değildim çünkü,bu yüzden beni ilgilendiren bir detay yoktu burda.Annemi eve gönderdim,bende aylak aylak dolaşmaya başladım en güzel yapabildiğim işlerden biriydi.Annemede uzun uzun tembihdim merakta kalmamasını...
Ortaköy'e gittim direk,beni anlayan tek yer,sevdiğim tek yer... yağmur çisil çisil yağmaya başladı,bir sigara yaktım herşeye inat,uçurumun kenarında vale yapar gibi... ardında yağmurla yarışır halde göz yaşları... Kimseyi düşünmüyordum düşünemiyordum.Hücrelerim bir isimle bağırıyordu bana ''Anne''... ben yapamazdım onsuz peki o yapabilir miydi bensiz?
Fütursuzca,yarım kalan sigarayı boğazın sularına savurdum.Ciğerlerimden yavasça savurdum,ona ait herşeyi... Hemen eve gittim. Annem boş ve yaşlı gözlerle dalmış düşünceliydi.'Hoş geldin' dedi.'Kalk hadi ya,canlan.Şu işini bilmeyen doktorlara gösterelim bakalım,hastamıymışım değilmişim' dedim gülerek ve elimdeki poşetten traş makinesini çıkardım.Annem farklı duygular içinde kaybolmuştu,keder,mutluluk,umut,şaşkınlık... Hemen lavaboya gittim,peşimde annem.Makineyi sıfır ayarında çalıştırdım ve sağ kaşımı tamamen aldım... ' Vay annem ne şekil oldu ama'dedim gülerek.'Yakıştı oğluma' dedi oda tatlı bir gülümseme savurarak.Diğer kaşımıda aldım.Tatlı bir gülümseme vardı,yüzümde ama istemsiz yaşlar akıyordu gözlerimden,durduramıyordum.Saçlarıma aynı umarsız gülüşle saldırdım makineyle,annem hıçkırıklarını tutamıyordu,ben hala pislik pislik gülüyordum,ağlarken...

Sabah uyandığımda güneş bir başka doğmuştu.Big-bang'ten sonra tekrar doğuşunu kutluyordu.Duşumu almak için,banyoya girdim.İlk başta yüzümü yıkayıp kuruladım.Aynaya baktım ve istemeyerekte olsa kendimle tanıştım.Saçsız,kaşsızdım.Ama hava güzeldi ve derin bir nefes çektim içime,duşu girdim ve acele çıktım.Bugün yeni ve özel bir gündü.Kahvaltı çoktan hazırlanmış ve ben bekleniyordum sofraya.Annem en güzel şekilde vitamin deposu sunmuştu bugün önüme.Bana masum bir gülücük savurarak 'günaydın oğluşum' dedi.Sarıldım 'günaydın annem'dedim.Birlikte güzel bir kahvaltı sefası çektik.Daha sonra son bardak çayımın yanına,en büyük tutkularımdan sigaramı ateşledim.Ve bir iki el çektim acımadan.Ve son kez söndürdüm sigaramı artık bırakacaktım...

-Anne ben Selin'le buluşacağım bugün.Haberin olsun. dedim evden çıkarken.Annem de camdan 'dikkat et lütfen kendine' diye bağırıyordu.'Rica' gibi görünse de 'emir' kipi gizliydi.Arabaya binip Selin'i evin önünden aldım.Beni görünce şok oldu.
- Bu nereden çıktı şimdi ? dedi gözlerini devirerek.
-İmajım beğenmedin mi ? dedim gülümseyerek bana acımasını istemiyordum çünkü.Ben acınacak biri değildim.Ne kadar da sevdiğim hatta bağımlı olduğum kızda olsa...
-Hayır tabi ki hiç hoş olmamış.Bana neden sormadın ki bunu ?
-Kapatalım istersen konuyu.Eğer bu kadar seneden sonra dışarıdan bakanların gözleri rahatsız ediyorsa o zaman bu kadar sene boşuna geçmiş demektir. diyerek son noktayı koydum.

Bir kafeye gidip oturduk,bakışlardan rahatsız olduğunu açık ve net belli ediyordu.Ben gayet rahat ve vurdum duymaz takılıyordum.Bir kaç saat sonra Selin'i eve bırakıp,bende evime geçtim.Yorulmuştum,uzandım hemen.Düşünceler beynimi kemiriyordu.İlk acıyı babamın bizi terk etmesiyle yaşamıştık.Deli bir 'aşk' uğruna bizi terk etmişti.Şimdi de bu hastalık.Umut var mı tam bilemiyorum artık... Düşünceler her zaman acıtırdı canımı.Sessizliği telefonumun müziği bozdu,keskin bir ok gibi.

Selin'den mesaj gelmişti.'Niye bana söylemedin?' diye yazmıştı mesajı.'anlamadım,saçımı kestirme mevzusunu mu ?' diye cevapladım. 'Hastalığını,doğru mu bu?' diye tekrar cevap yazdı.Acaba kimden öğrenmişti. ' Nereden çıktı bu şimdi ?' dedim ben. 'Sadece soruma cevap ver.' diye cevapladı.'Evet,doğru' dedim. Ve daha sonra bir mesaj gelmedi.Kapı çaldı...

Annemdi kapıda ki : Nasılsın oğlum? dedi saçlarımı okşayarak.'İyiyim annem sen nasılsın ? dedi. 'İyiyim oğlum,iyiyim da Selin'in annesi aradı az önce...' diye kesildi sözü.-Evet anne,seni dinliyorum. dedim.
- Selin bir daha aramanı istemiyormuş. dedi.
Bir anda dünya başıma yıkılmıştı.Hayallerimi,umutlarımı her şeyi acelece bavula sıkıştırmış gitmişti.'Peki annem aramam.'dedim gülümseyerek.'İyi misin? dedi.'Süperim annem merak etme'.dedim ve annemi oda dan gönderdim.Ve yastığa yüzümü basıp ağlamaya başladım.Sonra sessizliği dinledim,karanlığı izledim.Lanet,kanserli ucube diye küfrettim kendime.Şifonferin üzerinde fotoğrafına baktım,sonra fotoğrafı ters çevirdim tekrar ağladım.Güneş doğmaya başladı ve ben ağlayarak uyudum...

Uyandığımda saat 2'ye geliyordu. Hemen kalkıp duş aldım. Başım çok ağrıyordu.Hastahaneye gidip iğrenç makinelerden, testlerden geçtim. Bu gün hayat daha farklıydı. Sanki üstümden bir yük atmıştım. Mutluydum artık ruhumun hissettiği yalnızlığı artık tamamen pekiştirmiştim. Artık sevdiğim ve onun uğrunda bir şeyler yapacak bir kız yoktu. Özgür ve rahattım ve kesinlikle mutluydum. Sonra beynimin en ücra köşesinden bir ses sahneyi aldı. 'Salak kandırma kendini,özledin işte hemen. Seviyorsun.Kaldıramıyorsun bu terk edilişi. Sen güçsüz bir ucubesin.Ya defol git başına sık,yada yaşamak için yaşa...' Bu ses benimle dalga geçiyordu. Yada gerçekleri söylüyordu...

Evet, belki kendimi kandırıyorum ama ne yapmalıyım? Hangi canlı ölümü kabul edebilirdi? Yada kim terk edilmeyi hak ederdi? Ben etmemiştim, tek bildiğim gerçekte buydu. Hayatta beni sımsıkı tutan tek varlıkta annemdi. Kendimden çok onun için yapmalıydım bir şeyler. Bu yüzden her zamankinden daha çok çalışmalıydım.

Aileden, komşulardan oradan buradan bir çok tavsiyeler geliyordu. İlk olarak 'geçmiş olsun' hemen ardından 'tavsiye yağmuru'... Benimde aynı şekil iki seçeneğim vardı. İlki 'teşekkür edip hemen konuyu kapatmak'. İkinci seçenek biraz sıkıcıydı, herkesin bir fikri vardı, bilgisi yoktu! ya da herkesin bildiğini sandığı yalanlar vardı. Hiçkimse doktor değildi. Doktorum ise söylenmesi gereken gerçekler dışında hiç birşey söylemiyordu. Yani aslında söylenmesi gereken herşeyi söylüyordu, sadece ah vahh etmiyordu. 'Yılan yiyen biri vardı o iyileşti, kaplumbağa kanı iç, bir kasa elma ye ama sakın ayva yeme... gibi saçma sapan şeyler söylemiyordu.

Zaman geçtikçe tedavim başlamıştı, kemoterapilerimi almaya başladım. Kemoterapi odasında yanyana bir sürü kemoterapi koltuğu vardı, diğer kanser hastalarıyla yan yana alıyorduk kemoterapi ilaçlarınızı. İnsanlar farklılardı. Bunun nedeni çaresizlik miydi? Onu tam bilmiyorum. Ama doktordan habersiz çocuklara zorla bir şeyler yediren aileler vardı.Ziyarete gelen tavsiyeci grupları... Ve ben artık yeni bir şeyden daha nefret etmeyi öğrendim. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlardan nefret ediyordum.
Ve başladı yenileşme hareketim.Ben hasta değildim ve burada daha fazla durmayacaktım...

(Devam Edecek)

HÜSEYİN YILDIZ